21 Ağustos 2015 Cuma

neler oluyor ülkemde?



Türkiye hiç olmadığı kadar güvensiz ve terörize, insanları ise dışarı çıkma ve kalabalık ortamlara girme konusunda -haklı olarak- son derece endişeli. Diğer yandan siyasîler ve özellikle de 'fiilî' etkili kukla hükümet ise bir o kadar sorumsuz ve âciz. İçinde yaşadığımız ülke bugünlerde ne yazık ki böyle.

Barış ve huzur ortamının güzel kokusunu bir kere içine çekmiş olan aziz halkımız bir daha savaşı kabul edebilir mi? Elbette ki hayır. Ülkenin her yanından onlarca şehit haberleri gelirken, aile ve yakınları ise acılı, perişan ve bir o kadar da öfkeli. Evet, halkımız artık bizleri savaşın eşiğine getiren, sorumsuz bir şekilde bireysel çıkarları uğruna çatışmayı ve kutuplaşmayı arsızca orada burada dillendiren 'fiilî' illegal zâta karşı korkusuzca sesini çıkarıyor ve haykırarak "ölümleri durdurun!" diyor.

 
Acılı şehit yakının haklı haykırışı.

Elbette ölümlerin fâili eli kanlı örgüte karşı büyüyen bir öfke ve karşıtlık yadsınamaz; ancak bir o kadar da, bu eli kanlı örgütü hortlatan ve sözde milliyetçi tavrının ardında aslında katliamlara gizliden göz yuman malûm zâtın tüm bu acılarımızın ve geldiğimiz noktanın bizzat sorumlusu olduğunun da farkında.

 
"Bu ülkede başkan seçmiş olsaydık bu kaos yaşanmayacaktı," diyerek yaşanan kaosun faturasını millete çıkaran Sağlık Bakanı'na şehit cenazesinde tepki.

Artık karşımızda saltanatı sona eren ve kaçak saraylarının ardına saklanmayı bırakıp suçlarının cezasını çekmek yerine devrilirken ülkeyi de beraberinde devirmeye ve kaosa sürüklemeye niyetli tamamen bencil ve arsız bir kişi bulunmaktadır.

Böyle bir dönemde yapmamız gereken tek şey, kanlı eylemlerin ve bu sorumsuz iktidarın bilinçli manipülasyonlarına inat, her zamankinden daha da kardeşçe kenetlenmek ve bizleri birbirimizden koparmaya niyetli bu azılı düşmana karşı Gezi ruhu ile yeniden kol kola girmek ve birlikte bir gelecek inşa etmektir.

Kimse unutmasın ki öldürülen hiçbir insanımız yalnızca bir etnisiteden değil! Ağıtlar yalnızca bir dilde değil!

Acı hepimizin acısı, ülke hepimizin ülkesi! Birlikte güzel günler görmek ise hepimizin yegâne umudu!

Barışa ve huzura...

2 yorum:

  1. Birkaç yıldır hiç çatışmanın yaşanmadığı, şehit haberlerinin gelmediği zamanları yaşadık. Daha önce sanırım yaşanan acıları, terörü o kadar kanıksamıştık ki barışı hayal bile edemiyorduk. Şahsen AKP’nin yaptığı hemen hemen her şeyin karşısında oldum, eleştirdim. Ama çözüm sürecini, her ne kadar samimi bulmasam da, destekledim. Sonuçta en büyük sorunlarımızdan biri daha önce denenmeyen bir şekilde çözülebilir, diye umut ettim. Ama gelinen nokta herkesin malumu.
    Son birkaç yılda yanlışlar yapıldı, süreç birilerinin iktidar basamağı hâlini aldı. Ama ben bir de işin iyi yanından bakıyorum. Artık “Gidelim, Kandil’i başlarına yıkalım.” diyenlere prim verenler azaldı. Toplum bunun böyle olmadığını gördü. Belki AKP’nin yaptığı en iyi şey, toplumun genelini çözüm süreci noktasında kenetlemesi oldu. İnanıyorum ki artık kim savaş isterse o kaybetmeye mahkûm olacaktır.
    Bundan sonra tek isteğim; bu sürecin samimi bir şekilde yürütülüp ülkemizde barış ikliminin yeniden oluşması. Çünkü bir insanın yaşamı, her şeyden değerli.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. AKP'nin samimiyeti konusunda, süreci isteyerek mi başlattı, yoksa bunun altında yatan başka bir şey mi vardı orasını bilemiyorum tabii. Ama şu kesin ki asıl itibarı ile sol tabandan gelen ancak terör ortamı yüzünden Kürtlerin haklarına sahip çıkmaya eli varmıyan birçok insanı, bu süreç yeniden demokratlaştırdı. Ancak gelinen noktaya baktığımız zaman ilk başta dediğimin yanıtı da belli oluyor; o yarbayın da dediği gibi "Şu güne kadar 'çözüm' diyenler neden şimdi 'sonuna kadar savaş' diyor."

      Dilerim haklı çıkarsın, bizim gibi her şeye rağmen insandan yaşamaktan ve hak ettiğimiz huzur ortamından yana olanlar kazanır.

      Değerli yorumun için teşekkür ederim. :))

      Sil