16 Mart 2015 Pazartesi

ataerkil gurur ve erkek terörü


Televizyonda zaplarken bir haber kanalında yine nafile bir tartışmaya denk geldim. KJ'de ise "Erkek şiddetinin temeli ne?" Yanıtını bulmak şöyle dursun, program yalnızca kadınlardan oluşuyor olsa da erkek baskısına karşı bir araya gelip güçlü bir duruş sergileyebilecek güçlü tek bir ses oluşamadı. Kimileri mağduru oldukları sisteme halen arka çıkma gayreti içinde kıvransa da neyse ki doğruları çatır çatır konuşabilen direnen kadınlar da vardı. Elbette yayını bu halinden dolayı eleştirmek pek doğru olmaz, çünkü mevcut Türkiye'nin bir yansıması sonuçta.

Neyse biz sorumuza geri dönelim, "Erkek şiddetinin temeli ne?" demişlerdi. Yanıt veriyorum: Gurur. Evet, bu şiddetin temeli tek kelimeyle gurur.

Daha anlaşılır olması için biraz daha öncesinden başlayalım konuya. Doğumundan ölümüne kadar bu topraklarda yaşamış olan erkeklerin çoğunluğu -hemfikir olsun/olmasın- "kendisine hizmet edilmesi gereken", "el üstünde tutulması gereken", "üstün insan" saçmalıklarına maruz kalmış ve bu düşünceler adeta beynine kazınmıştır. Gelgelelim bu zırvaların, insan hakları temelinde çağdaş dünyada kabul gören herhangi bir karşılığı bulunmamaktadır. İster kabul edin, ister reddedin ama kadın-erkek eşittir. Bu kadar net.

Şimdi bazıları çıkıp "efendim ne münasebet erkeğin kas gücü fazladır, erkek daha mantıklıdır, sistemin beynidir" gibi doğru/yanlış birçok basmakalıbı savurmaya başlayacaktır. Ancak bunların hiçbiri, kadının erkekten daha aşağı bir varlık olduğunu ve bu yüzden eşit olmadıklarını göstermeyecektir. Diyelim ki onlar haklı olsun kadın-erkek eşit olmasın, bizlerin bu eşitsizliği kabul edip de buna göre bir muamelede bulunmamız söz konusu dahi olamaz. Çünkü tek hakikat, insanların seçimi dahilinde olmayan bir durumdan dolayı haklar bazında kısıtlanamayacağıdır. Bu nedenle eğer ki biz kadın-erkek eşittir demişsek, bu, bireylerin cinsiyet temelinde ayrımcılığa maruz bırakılamayacağını kastettiğimizdendir. Yoksa kimsenin derdi, erkekteki kas kütlesi ile kadındakini kıyaslamak vs. değildir.


Kadın-erkek eşitliği meselesini halledebildiysek, artık sorumuzun yanıtına geri dönelim. Evet bu ülkede erkek hep pohpohlanan olmuştur. Bu eşitsizliğin sorumlusu olan ataerkil sistemi halen ve halen savunarak erkeğin egosunu şişirmiş durumdayız. Egosu şişirilen erkeğin, gerçekle yüzyüze kaldığında karşısında var olanın eşit bir kadın olduğunu fark etmesiyle yaşadığı buhranını bizler "kadına şiddet" olarak görmekteyiz. "Ya çok soyut oldu bu da Geylesofçum anlayamadık" diyenlere hemen birkaç örnek vereyim:

Eşit kadın, kocası ile evli kalmak için artık geçerli bir neden görmediği an hakkı olan boşanmayı dile getirir; ancak erkek bu konuda hemfikir değilse hemen ataerkil sistemin kendisine sunduğu "üstün insan" egosu ile bu durumu kendine yediremez; evet karşımıza çıkan "gurur"dur, gurur yapar; ardından engellemek için en kolay yöntem olarak gördüğü şiddete başvurur ve... Merhaba (!) #ErkekTerörü.


Bir diğer örnek: Eşit kadın işten eve yorgun gelmiştir; her ne kadar takati kalmasa da mutfağa girer ve sofrayı hazırlamaya koyulur; ancak yorgunluğun da verdiği ağırlıkla sofrayı kurması uzun sürer; koca yine bir "ataerkil gurur" ile "nasıl olur da sofra halen bu saate kadar hazır olmaz" diyerek -öhüm öhüm ataerkilliği benimsemiş dostalarım için burada bir "kör kör parmağım gözüne" diyor ve daha açık yazıyorum "nasıl olur da sen, kadın, erkek olan bana vaktinde hizmet edemezsin, nasıl gecikebilirsin, ne haddine senin" diyerek- kadına sözlü şiddette bulunur; eğer ki kadın, hakkı olan eşit muameleye inancı gereği bu zulme sesini çıkarır ise bunun fiziksel şiddete dönmesi işten bile değildir; yine ataerkil gurur devreye girer, "sen nasıl bana sesini çıkarırsın" diyerek... Hoşgeldin (!) #ErkekTerörü.

www.umitkaralar.com/project1.html 
Fotoğraf: Ümit Karalar, Model: Doğa Rutkay

Örnekleri daha da arttırabiliriz. Ama utancımızı yüzümüze vurmaktan başka bir işe yaramayacaktır -ki böyle giderse kimsenin bu yazdıklarımdan utanacak erdemlere sahip kalacağını da tahmin etmiyorum ya. Yine de olumlu düşünmek istiyor ve "dilerim erdemli insanlar bu ülkede de varlığını sürdürür" diyorum.

Bizler bu ataerkil sistemi sürdürmekten vazgeçmediğimiz sürece, erkeğin üzerine yüklemiş olduğumuz bu iğrenç "ataerkil gurur", gerçekle örtüşmediği ve çıkmaza girdiği her an kadına yönelik baskıya, şiddete ve erkek terörüne dönüşecektir; bizler ise halen "acaba erkek şiddetinin temeli nedir" diye sorulan televizyon programlarını izlemek zorunda kalacağız.

Bu arada "Dünya cinsiyet eşitliğinde nerede? Biz neredeyiz?" sorusuna yanıt olması açısından küçük bir haber paylaşayım:

Geçtiğimiz hafta içinde ABD Dışişleri eski Bakanı Hillary Clinton, görev süresi içinde e-postalarını devletin kendisine sunduğu güvenli hesap yerine kişisel hesabından göndermesi nedeniyle ABD gündeminde 'sansasyonel durum' olarak yer aldı ve bunun üzerine basın açıklaması yaptı. Açıklama sonrası sorulara yanıt veren Clinton'a bir soru da TRT muhabirinden geldi, "Eğer erkek olsaydınız bu kadar eleştirilir miydiniz?" sorusu üzerine gerek ana akım medya gerekse sosyal medya aracılığıyla çok sayıdan ABD'liden tepkiler yağmaya başladı: "Oha bu muhabir 90'lardan mı gönderilmiş" ve hatta "Türk muhabirinin aptal sorusu" gibi şeyler yazıldı... Ancak muhabir ne aptaldı ne de 90'lardan gönderilmişti, tek sorun 2015 Türkiye'sinde yaşamasıydı.

4 yorum:

  1. Ne diyebilirim ki çok haklısın. Erkek şiddeti, kendini üstün gören erkeğin acizliğinin bir kanıtı. TRT muhabiriyle ilgili olayı bilmiyordum. Böyle bir soru insanın aklına gelmez, hadi geldi diyelim sormaya korkar. Şaşırdım demek isterdim ama şaşırmadım. Bence en kötüsü de bu. Aslında şaşırılacak, ne oluyor böyle denilecek olayları kanıksıyoruz.
    Erkek şiddeti meselesinde bir şeyler yapılmalı. Yasalar ile çözülmeyeceği ortada. Daha fazla uğraş vermek lazım. Ne yapılmalı diye düşünürken sorunun yüzeysel olmadığını görüyorum. Kadın - erkek eşitliği bir tarafa, bu toplum genel olarak eşitliği içselleştiremedi. Bunun gibi temel şeyler için zihniyetlerin değişmesi şart. Bunun yolu da eğitimden geçiyor. Eğitim sistemimiz zaten Allah'a emanet. Daha iyi bir sistemi getirebilecek bir iktidar yok. Birileri varsa da toplum onları seçmiyor. İşte böyle bir sorunu düşünmeye başlıyorum ve işin içinden çıkamıyorum. Hakikaten ne yapacağız, nereden başlayacağız, bilemiyorum. Konudan saptıysam kusura bakma. Bir dokunup bin ah işitmek bu olsa gerek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok olur mu ne kusuru. Tam tersine "bir sonraki adımda ne yapmalıyız?"a yönelik sorgulamalar yapmışsın. Zaten pratikte ne yapabiliriz önemli olan da bu. Ama dediğin gibi bir yerden sonra kilitleniyor. Yani mevcut durum (insanların seçimleri, ideolojileri, nasıl bir ülkede yaşamak istiyoruma verdikleri yanıtlar vs.) bir şeyler yapabilmemiz konusunda pek yardımcı olmuyor ne yazık ki.

      Okuyup yorum yaptığın için teşekkür ederim Kalbi'nin Sesi :))

      Sil
    2. Erkek mesela eski zamanlara yani kabile zamanlarına gittiğimiz zaman en basitinden şamanlarda kadın ayın yapar kadın yönetirdi. Kadının doğurganlığı onu bir yarı tanrı yapardı eskiden. Saygı duyulurdu , tapılırdı.

      Erkeği şımartan biz kadınlar anneleriz aslında. Misal çocuk eve gelir anne kızına seslenir çay koy , yemek yap , odanı topla vs. anne birde oğluna seslenir : oğlum yoruldun mu , çay içer misin , aç misin, dur swn yorulma toplama. Ve tekrar kızına seslenir :abine yemek getir , çay koy , odasını topla.

      Ha birde kız biri ile en basitinden sevgili olsa öpse hadi onu da geçtim sevişse çok Afedersin orospu olur ama erkek bir kızla sevişse erkek olur. Bak adetlerimize de yansımış bu mesela düğünde kız eğer bekareti bozulmamışsa beline kırmızı kuşak bağlanır ve cümle aleme gururla gösterilir.
      İşte sırf Bundandır erkeğin egosunun şişkinliği.

      Sil
    3. Evet, aynen öyle ne yazık ki. :/ Zaten çocuklukta gördüğü anne şefkatini, ilgisini ve hatta "köleliği"ni; evlendiği eşinde göremeyince bunu yadırgıyor, garipsiyor. Belki de bu eşitlik karşıtı ataerkil zulmü sona erdirmek için kilit nokta annelerin bilinçlendirilmesi ve çocuklarını bu bilinçle yetiştirmeleridir.

      Şimdi denebilir ki "çocuk yetiştirmek yalnızca kadının sorumluluğu mu? Sabahtan beri başımızın etini yedin kadın-erkek eşitliği diye, şimdi dediğine bak!" :D İdeal durumda elbette baba da anne kadar sorumlu, ancak şu ana bakıldığında madem annelere yüklenmiş bu sorun o halde anneler mihenk taşı oluyor. :))

      Bu arada yorumun için teşekkür ederim :))

      Sil